15 Aralık 2016 Perşembe

iki yaprak

Bir varmış bir yokmuş, evvel zaman içinde kalbur saman içinde, kocaman bir ağaç varmış. Bir ilkbahar günu bu ağaçta mini mini bir sürü yaprak dünyaya gelmiş. Bu yapraklar günden güne büyümüşler, yağmurda yıkanmış, güneşli havalarda güneşlenmişler, rüzgar estikçe hep beraber dans etmişler. Bu ağaçta yaşamaktan öyle mutlularmış ki, uzun bahar ve yaz günlerinin nasıl geçtiğini anlamamışlar.

Ve birgün sonbahar gelmiş. Sonbahar gelince yaprakların o güzel yeşil renkleri değişmeye başlamıs. Önce sarı olmuşlar sonra kahverengi. Ve yaprakların sapları öyle güçsüzleşmiş ki, artık ağacın dalına sıkıca tutunamaz olmuş. Üstelik sert rüzgarlar tutunmalarını zorlaştırıyormuş ve yapraklar birer birer düşmeye başlamışlar. Bu ağaçta biraz daha iç kısımlarda yer alan iki arkadaş yaprak, düşen diğer yaprakları gördükçe korkuyorlarmış. Arkadaşlarımız nereye gidiyor böyle? Biz düşecek miyiz? Ya canımız acırsa? Ben ağaçtan ayrılmak istemiyorum, onu çok özlerim.... diye düşünüp üzülüyorlarmış. Her esen rüzgarda korkuyla birbirlerine sarılıyorlarmış ki rüzgar onları düşürmesin.

Fakat bir sabah üzerlerine bardaktan boşanırcasına yağan yağmurla uyanmışlar. Rüzgar çok şiddetli esiyormuş, vuuuuuu vuuuuu.... Ağacın dalları bir oyana bir bu yana sallanıyor ağaç sanki yere değecek gibi oluyormuş. İşte bu fırtınada ağaçta kalan yaprakların çoğu dökülmüş, bizim iki arkadaş da fazla dayanamamış ve sapları daldan kopuvermiş.

Hizla yere dusmeye baslamislar, duserken aaaa diye korkuyla bagiriyorlarmis, ruzgar onlari savurdugu icin dusmeleri biraz uzun surmus. ama sonra birden bire farketmisler, duserken ucmak ne kadar eglenceliymis. bu sefer de sevinc cigliklari atmaya baslamislar. agactan dusmek sandiklari kadar kotu degilmis. hem de ruzgar onlari diger yapraklarin uzerine yavasca koydugu icin canlari hic acimamis.

ucmak ne guzelmis demis bir yaprak arkadasina, simdi yere konduk keske yeniden ucsak. tam o sirada guclu bir ruzgar esivermis, yerdeki yapraklari havalandirmis ve bizim iki arkadas yine birsure boyunca bir o tarafa bir bu tarafa ucmuslar. ucarken hic gormedikleri yerleri, hic gormedikleri seyleri gormusler.

fakat yapraklar bir kuytuya sikisip kalmis. uzerlerine baska yapraklar da gelmis, yerlerinden kipirdayamamislar. gunler boyle gelip gecmis. bir sabah uyandiklarinda bazi sesler duymuslar. bunlar cocuk kahkahalariymis. bir grup cocuk kuytuya birikmis yapraklari alip havaya atiyorlarmis. sira bizim iki arkadasa da gelmis. cocuklarin ellerinde tekrar ucmaya baslamislar. bir yukari bir asagi, cocuklar defalarca yapraklari firlatmislar ve cok eglenmisler. bizim iki yaprak arkadas cocuklardan birisi onlari havaya firlattiginda esen bir ruzgarin etkisiyle yakindaki derenin uzerine ucuvermis. boylece derenin uzerinde yeni bir maceraya yol almislar. bir suru degisik yer gormusler, bir cok farkli hayvanla tanismislar ve agactan dusmenin hic de kotu birsey olmadigini anlamislar....

burda da masal bitmis :)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder